18 Aralık 2008 Perşembe

TÜRKİYE DEĞİŞİYOR

“Resmini millet doya doya yüzüne tükürsün diye basıyoruz” diye yazmışlardı Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki fotoğrafının altına...
1951 yılıydı.
Fotoğraftaki adam, Nâzım Hikmet’ti.
Hapislerde çürütüleceğine, öldürüleceğine inandığından Türkiye’den kaçıp Sovyetler’e sığınmıştı.
“Nâzım da Moskofların şakşakçı peyki oldu” başlığıyla çıkmıştı Cumhuriyet...
Şimdi Nâzım, ders kitaplarında “Türkiye’nin en büyük şairlerinden biri...”
Cumhuriyet’in de gözdesi...
* * *
“Zaman değişir; biz de onunla değişiriz.”
Değişir değer yargılarımız, görüşlerimiz...
Dünkü “vatan hainleri”ni gün olur “kahraman”a çeviririz.
Nâzım’ın “hain” ilan edildiği yıl, Yaşar Kemal de bir kuşağın canına okuyan 142. maddeden (“sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü tesis... vs”den)
Kozan Cezaevi’nde yatıyordu.
142. madde çöplükte bugün...
Yaşar Kemal, Cumhurbaşkanı’nın sofrasında...
* * *
Yılbaşında TRT, 24 saat Kürtçe yayına başlıyor; inanabiliyor musunuz?
Daha 10 yıl önce “Yeni albümüme Kürtçe bir parça koyacağım” dedi diye Ahmet Kaya‘nın nasıl linç edildiğini hatırlıyor musunuz?
Ahmet Kaya mezarda şimdi; ama Kürtçe, devlet televizyonunda...
* * *
Ermeni meselesi de bu toplumun el sürülmez tabularından biriydi. Bugün bir grup aydın, bu tabuyu vicdanla kırıyor; “1915’te Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı Büyük Felaket” konusunda “Ermeni kardeşlerinin duygu ve acılarını paylaşıyor, özür diliyor”.
Dışişleri Sözcüsü “Açık bir toplumda her konu rahatça konuşulabilmeli” diyor.
Hrant Dink’i anmanın vaktidir:
“Bu, siyasal bir konu değil, bir vicdan meselesidir” diyen oydu...
Hrant mezarda şimdi... ve onun barış çağrılarıyla gömüldüğü toprak, ilk kez bir kardeşlik mesajı veriyor.
* * *
Sırada 6-7 Eylül olayları var. Tomris Giritlioğlu’nun yeni filmi “Güz Sancısı”, Türk siyasi hayatının bir başka utanç sayfasıyla hesaplaşıyor.
CHP lideri, kıyafeti kötü diye Âşık Veysel’i Atatürk Bulvarı’na sokmayan “tek parti” dönemini eleştiriyor.
Aleviler, uzun bir mücadele sonunda inandıkları gibi ibadet edip çocuklarına kendi inançlarına saygılı bir eğitim verebilme haklarını devlete nihayet kabul ettiriyorlar.
Dokunulmazlığıyla nam salmış bir emekli paşa, mahkeme önünde kanlı bir geçmişin hesabını veriyor.
Türkiye değişiyor.
* * *
Amerika’da Obama’yı iktidara taşıyan sihirli sözcük “değişim”...
Bir “isim”den çok bir “fiil”, bir ihtiyacın, bir özlemin ifadesi...
O rüzgâr, sessizce Türkiye semalarında esiyor şimdi...
Rengârenk bir toplumu tek tip elbiseye tıkmaya çalışan statükocuların uykularını kaçırsa da, yeni “Tükürün!” kampanyalarına yol açsa da, kimi öncülerin canına mal olsa da, canlar alıp canlar yakarak, tabuları tabutlara çakarak, dipten ve ağır aksak, geliyor değişim...
CAN DÜNDAR

Hiç yorum yok: